May 21 1998

Yüreğimin damlası

Elele tutuşan bin güneş çocuğundan da mutluydum,
aniden,
bir elimde günden sarı
bir elimde Ege’den mavi
toprak soludu
bir damla su düştü
gözlerimin değdiği o umudumu sakladığım ufka,
bilir misin?
O damlanın asla uzağımda olamayacağını,
bilir misin? Gözlerinden aşk topladığım ilkbahar
o damlanın ufkum ve uzaklıklarım kadar büyüdüğünü,
ben suyun izini sürdüm
o ufkumdaki damla yüreğime düşene dek,
yüreğimde bir damla taşıyarak
saatler günlere,
aylar yıllara dönüşürken
ve uzaklığı anlamsızlaştıran bir yağmur bulutunuz bile yoksa
ve zaman,
yitirilmekle yitirilmemekliğin kavgasına tutuşmuşsa
ve sonbaharlardan aşkın kokusunu ayıramıyorsanız hala
ve hanımeli kokusu yağmura inat ilkbaharları müjdeleyemiyorsa size,
en yoksul bakışlar saplanıyorsa birer birer o biçare yüreğinize,
okunamamışlığın yorgun sözlerinden doğan şiirlerim gibi,
anlatılması hep ertelenmiş duygularım gibi,
yüreğimin en telaşlı anında damlana dokunarak
doğduğum anı yazdım,
bir derin soluk alıp,
içime çektiğim yaşamsın
bitirmek istemediğim bir şiirsin her yerden gülümseyen..

K.Murat ÇEVİK
21.05.1998, Ankara


May 15 1998

Korkum mavisizliğedir

Uzakları uzaklaştıran bir mavim olsaydı
gecelere yenik düşmezdim bu denli,
bilirim bir başına beklersin gecelerin sabaha dokunuşunu,
ellerinden eksilen hayatın korkusu düşer gözlerine,
yorulursun
ve her sabahın ardından bir güneşin daha ayrılacağı an sokulur bakışlarına

Korkum mavisizliğedir,
Resmini çizerim yıldızların arasında bulduğum her boşluğa,
kanat sesleri dokunur resmime,
rüzgar olurum sana,
aşk kokulu bir sevdalı rüzgar

K.Murat ÇEVİK
15.05.1998, Ankara


May 10 1998

Kelebek sesli baharım

Uzundur soluğuna yaslanmadan
yıldızları saydığım geceler
ve gökyüzünün utancıdır uzaklık biraz da,
acıya basar bakışlarım
ufkunda doğarım
her bir sabah aralar pencerelerimi
yanına sokulur
oracıkta karışırım
içinde umudunun saklandığı zamana,

zaman yürür
ben yürürüm
geceler sabahları,
sabahlar sevdaları,
sevdalar seni doğurur kadınım,
bir isim ararım o aşk dolu bakışına,
sevgine dokunur
uyanırım
yanımda güller açmıştır,
yüzümden bir damla düşüverir toprağa,
toprak yürür
sen olur bana,
yüzümden bir korku düşer
o uzaklık denen yorgunluğa,
hasretin yüreğime sarılır
uyanırım bir kez daha
yanımdaki soluğuna düşer aydınlığın ilk ışıkları,
seni sorarım bedenime,
kelebek sesli baharım,
yalnızca seni

K.Murat ÇEVİK
10.05.1998, İzmir


Nov 25 1997

O an

Duygu da susar
ve yenilir bir yürek daha,
akşamları uzak
akşamları soğuk yalnızlığa,
bir körpe aşk ayrılır soluğunuzdan,
bir şiir sabahını yitirirken
gözyaşlarınız toprağa yol olmadan uyandığınızda
bakışlarınız yalnız kalır birdenbire,

işte o an
duygunuzun sustuğu
duygunuzun aldandığı
bir büyük yalana tutunacağınız o an,
bulutunuz eskir
gökyüzünüz soğur,

işte o an
bir yıldız daha düşer gözlerinizden
aslında aşka yenik zamana,
bir duygu daha susar
yürek sendeler
ellerimden düşer yenik yürekli bir ben,
düşer rüzgarların ardına,
ellerim utanırken uyanırım
yanımda yitirilmiş bir zamanla..

K.Murat ÇEVİK
25.11.1997, Ankara


Nov 21 1997

Mutluluk

Mutluluk uzaklıkta saklı
bir gülümseyiş erkenidir,
mutluluk topraktan öğrenilen
bir koklama sanatıdır,
mutluluktur ardına takılıp
günlerce
gecelerce
bir sonbahardan diğerine koşturduğumuz kelebekler,

mutluluk yağmurdur
biraz da gözyaşıdır toprağa zamanında dokunan,
mutluluk öfkedir,
yitirilmiş zamana duyulan
ve aşk kokulu bir sonbaharın
yapraklarına basmadan yürüyebilmektir,

mutluluk penceresizliktir,
içi aydınlık dolu bir nardır bazen
ve bakışların her noktasında ufuklar saklı bir yürüyüş vaktidir,

mutluluk yaklaşıldıkça uzaklaşan
bir dokunulmaz yıldız kümesidir,

mutluluk çizgisiz ve sınırsız
bir kokulu bahara koşmaktır..

K.Murat ÇEVİK
21.11.1997, Ankara


Oct 30 1997

Güneşiniz olsun sizin de

Gölgelerin efendisi olmuşsunuz
gecelerden ay vaktini saklamışsınız umutlarınızın arasına
ve bir yorgun yüreğe öğretmişsiniz aşklarla sevdaları,
güneşiniz de olmalıydı sizin,
yalnızlığınızı ısıtan,
güneşiniz olmalıydı,
yaşama bir pembe bakış aralarken.

Aslında yalnızlık, kendi korkusunu yaratır,
aslında yalnızlık, umudu besler
aslında yalnızlıkta saklıdır tüm sıradışı aşklar
ve sıradışılıktır aşkın efendisi,
aşksa kölesidir başkaldırının,
aşk en yiğididir söylencelerin.

Neden yok bir güneşiniz, neden?
Uzaklaşmadan sonbahar, yapraklarından
ve gözyaşlarınız bir bulutun yerine geçmeden,
güneşiniz olsun sizin de,
aşk zamanından önce,
güneşiniz olsun sizin de,
elleriniz aydınlığa değerken,
güneşiniz olsun
yağmurlar terketmeden sabahları
bir güneşiniz olsun ne olur.

K.Murat ÇEVİK
17.10.1997, Ankara


Oct 15 1997

Güneşini Yitiren Ülke, 5

Aşklar da yiter
susuz kalmış köprülerden de öksüzdür atlı karıncalar,
bir çocuğun gülümseyişidir
güldüren dünyayı
ve sonbaharları sevdasız bırakmayan,
ve öfke sabır içinde kaybolmuş zamanadır,

Güneş de gider
sofrasında bir umutlu bakışa düşmüş yıldızı yoksa,
ve rüzgar aşktan yana esmiyorsa
ve dalga denizine küsmüş bir sevdasız bulutsa,
acılara konar umudunuz,
bir kelebek tozar omzunuzdan yarınlara,
ve yalnızca kanat sesleri kalır geriye
güneşini yitiren ülkemden,

Soluma sevda iner
vurulurum,
gecelere kalır sancısı yaramın,
sabahla sararım,
yarama dokunur eksiği aydınlığın,
gözlerimden düşmeye başlar bir güneş
parçalanmış bir umut gözlerini diker ufkunuza,

Korkarım bu güneşi de yitirmekten
acır canım
ve örterim perdelerimi
ağlayamaz utancım.

K.Murat ÇEVİK
15.10.1997, Ankara


Jun 25 1997

Güneşini Yitiren Ülke, 4

Zamanda yer almaktan korkmayanlardık,
sıradan bir yaşamla
sıradan bir ölüme dönüp bakmayanlardık,
güneşin türküsünü
güneşin şiirini,
dilinde, yüzünde, yüreğinde
ve ellerinde taşıyanlardık,
hangisi ağır geldi,
yenildik, bir öncemizde kalmış zamana
ve şimdi korkarak dokunuyoruz sabahlara,
güneşini yitiren ülkemin çocuklarıyla,
dağlara ektik sloganlarımızı,
sağır zakkumlar dirildi,
bir kaktüsten yol eyledik,
dağlarda bıraktık,
yüreğimizin yarısıyla
gül kokan
aşk kokan
sevgi kokan
devrim kokan nefeslerimizi,

dağlarda bıraktık ufka taşıma cesaretini yitirdiğimiz bakışlarımızı,
karanlığı yol eyledik ilkbahar yağmurlarında,
güneş her gün batıyordu
tam biz dokunacakken
tam biz aydınlığın nasıllığını anlatacakken
güneş her gün batıyordu bir mızrak gibi, çare aradığımız zamana,
başlayıp yeniden ve yeniden
bitiremediğimiz cümleler
dikildi önümüze,
eksik sözcükleri kaldıkları yerlerden karıncalarla taşıyacağız,
neresindeydik bu oyunun,
gölgemiz neden önümüzdeydi,
yenilgi hangi parçamıza hedeflenmişti,
sorgusuz kaldık yılların arasında

Soruyorum şimdi,
bir yürekli yanıt kalmıştır dudağınızda diyerek,
dokunduğunuz neydi, sizi mutlu eden ve ardından mutsuz?
Neydi kolay, terketmek mi kalmak mı?
Gökyüzünü çizmeye çalıştım
mavisi yarım kaldı
güneşe yer bulamadım
ve dalgasına küsmüş denize martı,
önce özlem, umut, aşkla dokuduk zamanı
penceremiz sevgi oldu

oradan dokunduk dünyaya
oradan konduk papatyalara,
tüm değerlerimizi perdenin ardına gizledik,
korkuyu tanıdık,
ihanet öfkeyi beslediğinde
yüreğimizle dokuduğumuz sevgi dolu zamanı terk ettik,
kanlı bir eylül sabahında,
ben sizi gördüm güneşinizi yitirirken
sizler de beni,
eksik bakıyorsam belki bu yüzden,
eğer buğulanmışsa gelecek
bir rüzgara eş olsun yüreklerinizdeki tortu,
eğer denizler üstünüze gelmiyorsa
bilin ki gölgenizin arkasındasınızdır halen,
bir sabahı yakalayacağınız anı aramalısınız
bulutların arasından geçip
gözlerinizin güneşe dokunacağı anı arar gibi,

gözlerinizi birleştirin dostlar
beraber bir yarınımız olsun
içinde şiir
içinde aşk
içinde devrim ateşi yanan,

gözlerinizi birleştirin dostlar,
güneşini yitiren ülkemin gözyaşları
üstümüze akmadan..

K.Murat ÇEVİK
25 Haziran 1997, İzmir


May 3 1997

Güneşini Yitiren Ülke, 3

Güneşi zorla sıvarlarken
doğuyu çığlıklara boğarak
bir zamana sunuldum,

gün ışımaya hazırlanırken
gün perdesiz ve penceresiz bir bakıştan süzülürken
tüm dakikaları aşk olan
tüm saniyeleri sevda olan
bir dost dokunuşlu
zaman göstergesi olarak
ayrıldım güneşten

toprak kokusunun yolunu izledim,
kah yağmurlara tutundum,
kah bulutlara gizlendim,
büyük kopuş sürüyordu
toprağa aşk kokusunu eklediğimde
bilincimle buluştum,

ardımdaki çığlıktan koptu binlerce ışık damlası
süzülmeye başladık umut umut,
yürekli bir bahar ayıydı,
süzülmeye devam ettik
ay kenara çekildi,

geceyi ve gündüzü ayırmayı öğrendim,
yolumuz yaklaşıyordu
çığlıkları duyamayacak kadar uzaklaşmıştım,

insan sesleri, kuş sesleri, yaprak sesleri, su sesleri
bir bir doldurdular hücrelerimi,
bir yüzüm oldu dokusu sevgi olan
ve dünyaya tam bir damla olarak dokunacaktım ki,
ayaklarım oldu, bedenim de

yanlış bir buluta gizlendiğimi düşünerek
yanlış bir yağmur damlasına tutunduğumu düşünerek
sıvanmamış cesur bir güneşi bulma kavgasıyla tanıştım,

körpe sevecen ve cesurdum,
aşk dolu öfkesiz ve kıpırdayandım
tek tek sorgulandığında tüm bu duygularım,
GÜNEŞİNİ YİTİREN BİR ÜLKEDE,
utancı tanıdım
ve çığlık zamanına kanat çırpan bir göçer kuş oldum..

K.Murat ÇEVİK
3.5 1997, İzmir


Feb 1 1997

Güneşini Yitiren Ülke, 2

Süngüsüz ve duvarsız
bir rüya zamanına sokulursa,
ansızın bir alev ısıtırsa gülümseyişini
ufuklar uzaklaşmadadır,

ülkemin kanayan bakışları çarpar yüzünüze,
gün kaldırır yinede öfke bulutlarını üzerimizden diyerek,
gün bir sıcaklık sevdasında sürüp giderken
karanlıkta kaybolan bir ülkenin ayak sesleri dokunursa yüreğinize,
ellerinizden kayarsa umutlarınız birer birer
yalnız bir martı telaşı içinde
yitirilmişliğin sesi sızlatırsa aşksız gecelerinizi,
bir ülke güneşini yitirmektedir,

bir ülkede
sevdalı soluklarla , yürekli kalemler
öfkesiz baharlarla , dostlukla zamanlar yitirilmektedir,

elleriniz utanan ve çaresiz bir bedenden ayrılma isteğindeyken yitirirsiniz ülkenizi,
güneşini yitiren bir ülkeye bakarsınız
gözleriniz yenilir zamana..

K.Murat ÇEVİK
01.02.1997, İzmir