Sep 1 2015

Umudumuzu Yitirmeyelim

Öyle bir zihniyetle karşı karşıyayız ki, cehaletinin farkına varmış ve bundan beslenmeye başlamış, yoksulluğunu dinen olması gereken bir durum olarak kabul edebileceği bir eğitim süzgecinden geçmiş ve sadakaya razı bırakılmış.

Utanması yok, sorgulaması yok. Gözünün önünde yaşanan cinayetler, doğa katliamları, hırsızlıklar onun için bir film gibi. Aslında o yok, belki yalnızca bizim için var ama bize düşman, bize uzak.

Belki de hiç var olamadan, yaşamında sevgi adına hiçbir şey hissedemeden göçüp gidecek, canımı acıtan tam olarak da bu.. Öfkelendiğim ve biraz da utandığım bu aramızdaki uçurum. Belki benim de payım vardır bu insanların umutsuzluğunu ve çaresizliğini bilince çıkaran çevreden. Belki basamak değeri tüm insanları kucaklayabildiğin bir boyuta ulaşmadan gerçekleşemiyor.

İşte bu sebep ve sonuç, eğer anlayıp değiştirmeye çalışmazsak daha yorucu olacak. Çünkü bizler nefretle ve öfkeyle beslenmeyi bilmeyiz. O zaman sevgi ve insanlık şemsiyesini büyütmeli ve bulunduğumuz basamaklardaki mutluluğu günün birinde kaybedeceğimizi bilerek çaresizliğini kabullenmiş tüm insanlığı kucaklayan yeni sorumluluklar almaya ve onları yanımıza çekmeye kararlı ve hazır olmalıyız. Farklılıklarımızı abartmadan ve uçuruma dönüştürmeden, nerelerden beslendiklerini anlamaya başlayarak ve değişebileceklerine inanarak, en yakınımızdaki insanlardan başlamalıyız.

Kayseri’de bazı denemelerim oldu ve umutlandım. Geç değil, umutsuz değil, bizlerin aileleri de dini değerleri olan insanlardı ve yalancı ya da hırsız değillerdi, olmadılar. İstismar etmediler dinlerini. Bu toplumu bir arada tutmaya yarayacak her türlü eylemi kayıtsız şartsız destekleyerek başlayabiliriz.

Ressam İbrahim Balaban (Nazım’ın cezaevi arkadaşı), resimlerinde el motifi kullanır ve çok büyüktür el’leri. Sebebini sordum oğlu ve arkadaşım Hasan Nazım’a, “emeği ve emekçinin elini anlatır” dedi. Eli öpülesi tek değerdir emek. Emeğimizi doğru zamanda doğru insanlara sunarak başlamalıyız.

Bizler de inanmalıyız bu zihniyeti körü körüne destekleyenlerin başka çareleri olduğuna. Başlamak için iyi bir nokta gibi geldi.

Her şey sevmeyle başlar diyordu şarkının sözleri, dünyayı değiştirecek ilk şey belki de kendimiz gibi olmayanları da sevmekten geçiyordur. Zor, biliyorum. Paydalarımızı çoğaltalım.
Savaşları sorgulayarak ortak paydalar oluşturabiliriz.
Doğamızı yok edenlere karşı ortak paydalar oluşturabiliriz.
Parasız eğitim için ortak paydalar oluşturabiliriz.
Çocuklara kıyanlara karşı ortak paydalar oluşturabiliriz.
Vatansız kalan insanlara kucak açarak, sebebini sorgulamaksızın ortak paydalar oluşturabiliriz.
Din, dil, ırk ayrımının yaşamda utanılacak en büyük ayıp olduğunu anlatarak, ortak paydalar oluşturabiliriz.
Toprağımıza, suyumuza ve çevremize sahip çıkarak ortak payda oluşturabiliriz.
Sinop’ta yapılan nükleer santrali engellemek uğruna ölerek bir ortak payda oluşturabiliriz.

Dahası bunların hepsinden ya az yaptık ya da hiç yapmadık. İşte bu yüzden kendimizi sorgulayarak ve ülkemiz ve insanlarımız için ayrım yapmadan bir şeyler yapmaya inanarak yeniden ve yeniden başlamalıyız. Birbirimizi motive etmeli ve uykudan uyandırmalıyız. Aksi durumda bugün vatansız kalan Suriyeli insanlardan hiçbir farkımız kalmayacak.

Umudunuzu yitirmeyin, sevgiyle kalın.

K.Murat ÇEVİK


Sep 3 2014

Aydınlık Bakışlım

Doğduğun güne merhaba,
yaşamıma girdiğin ve yaşamımda yer aldığın her an için binlerce teşekkür.

Baktığım ve soluduğum en güzel gülümseyiş
sabahım, umudum ve yaşama nedenim,
sevginle beslenmeye devam edeceğim.

Hoşgeldin hoşluklar getirdin,
umudunu ve sevgini yitirmeden paylaşılmış yaşamlar diliyorum.

Aslında her zaman söylerim biz seni değil, sen bizi getirdin dünyaya.

Sevgi ve dostlukla yeni yaşlara güzel kızım.

K.Murat Çevik
3 eylül 2014


Mar 7 2014

Bir Güneş Daha Yitirdik

2 Mart 2014 günü oğlunun (Onur Yaser Can’ın 24 Haziran 2010’da polis tarafından intihara sürüklenmesinin ardından) acılarına yürüyen arkadaşım Hatice Can’ın anısına.

Günün geceye dönüşemediği bir Ankara sabahı,
suskun bir yürek,
titrek bir yürek,
öfkeli bir yürek;
acısına yenik bir yoldaşımı sarmaladı bu kez de;

sabah ezberini bozarcasına bir karanlık olup dikildi karşıma
hiçbir ışığın aydınlatamadığı bir karanlık, çizdi yüzüme öfkenin tanıyamadığım bir boyutunu
acımı harmanlayan zamanın acımasız soluğu ile birleşti öfkem
denizlere sığamadım, gökyüzü dar geldi
ve ben azar azar yenildim sevdamızı ve aşklarımızı çalan zamana

ve güneşimizi bir kez daha yitirdik
geleceğe bırakabileceğimiz en güzel sözlerimiz birer birer uçtu dudaklarımızdan,
acımın önüne dikildi öfkem,
yitirilmiş bir sevgi yüklü gülümseyişin ardından,

yaşamı sevgiyle büyüten kocaman yürek; Hatice
iki evlat verdi, iki sevda yüklü gülümseyiş
birini aldılar elinden ölümün en zor ayında, bir haziran akşamında

ve Hatice dondurdu yaşamını,
o sevecen o kocaman yürek taşıyamayacağı bir öfkeyle,
değer verdiği her şeyden uzaklaşarak,
bir acıya mahkum etti kendini,

ve Hatice kendisi olmayı rededemedi,
tüm sevdiklerine Hatice’ce veda ederken
oğlunu elinden alanlara ve onların annelerine belki evlat nasıl yetiştirilmelinin dersini verircesine,
ve geride sevgi yüklü parçalanmış yürekler,
bizleri çaresizliğimizle başbaşa bırakırcasına veda etti ufkumuza.

Şimdi sol yanımızda, bakışları harman oldu bakışlarımızda
Cesareti ve sevdası kaldı ellerimizde;
çocuklarımıza miras,
şimdi yorulmuş tüm zamanlar boyunlarını eğmeliler
inancını direnişine sözlemiş arkadaşım, bizi affet
utancına ortak olduğumuz bu kirli yaşama son sözümüzü söyleyemediğimiz için,
seni kavganda senin boyutunda destekleyemediğimiz için,
bizi affet Can Hatice,
uğurlar olsun, yıldızlar yoldaşın olsun,
güneşte buluşmak üzere.

K.Murat Çevik
7 mart 2014, İzmir


Oct 26 2013

ODTÜ direnişini selamlıyorum

Bizleri karanlık dünyalarına hapsetme çabalarına inat verilen ve verilecek her türlü kavgadan yeniden doğacağız.
Yürek yüreğe tutunma zamanına merhaba.
öfkemizi örseleyen zaman
nasıl taşıyacaksın utancının ağırlığını,

gözyaşlarımı tüketen gece,
umutlarımı karartma suçu işlerken,
tanıklıkla sanıklık arasındaki gitgellerimin sorgusundayım;

ey zulme inat direncim,
ey zalimlerin korkusu aydınlık bakışım
öfkesiz bir sabah bırak toprağıma
çiçeğe dursun,
umuda dursun;
soluğuma tutunmuş bütün umutlar;
insin çocuklarımızın ufkundaki perde.

ey dokusu acı,
sevdası yasaklanmış yorgun geçmişim,
ey buğulanmış gelecek,
kurtar dünyamızı sevgisizlik kokan akşamlardan
ellerimizi yaşama sözle, aşkla, umutla
istemiyoruz artık ölümlerden doğmak.

K.Murat Çevik
26 Ekim 2013, İzmir


Dec 2 2011

Bir Ara Verelim

Toplumumuzun gerçek demokrasi ile tanışabildiğini düşünmüyorum. Bu ülke her anında (cumhuriyetin ilk birkaç yılları hariç) farklı boyutlarda faşizmi yaşamaya mahkum olmuştur. Darbeler ülkenin aydınlık yüzüne bir tokat gibi inerken ve geleceğe düşen aydınlık bakışlarımızı bir bir yok ederken, gericiler her dönemde daha güçlenerek bizleri istedikleri alanlarda yaşamaya zorlamışlar ve belli oranlarda da başarılı olmuşlardır. Benim gördüğüm demokrasi, bu ülkede daima sömürdüğü ve ülkesini emperyalistlere sattığı için mutlu olan bir azınlık için olagelmiştir. Halkımız bu demokrasi adlı düzlemde kendine yer bulamamıştır. Yalnız ve çaresizdir. Yorgun ve açtır. Umutlarını tüketmiş ve yönünü kaybetmiştir. Hakkını alma kanalları tükenmiştir. Parlamentoya olan güveni kalmamıştır. Bu ülke, ülkemizi yüzyıl öncesine götüren hilafet kafasına teslim olmak noktasındadır. Söylemlerin ve eylemlerin değişme zamanı gelmiştir. Öfkemiz aklımızın önüne geçmek üzeredir. Kavgaları ve sonuçsuz (bizi hiçbir yere götürmeyen) polemikleri bir kenara bırakıp, vatanımızı parselleyenlerin ve geleceğimize ipotek koyanların karşısında; Cumhuriyet Türkiye’sinin sahibi olduğumuzu anımsatmalıyız.

K.Murat Çevik
2 Aralık 2011


Nov 10 2011

Seni Düşünüyorum

seni düşünüyorum
üzerimize düşmüş kara bulutların arasından bir gül kokulu zamana değer gibi,
seni düşünüyorum
umutlarımıza düşen karabasanların arasından mavilerden mavi bir gökyüzüne dokunur gibi sokuluyorum düşlerine,
seni düşünüyorum
bir yarım bıraktığın yaşamına bakıyorum, bir de diğer yarısına
ve ben maalesef diğer yarısının edilgen bir parçası olmanın utancıyla,
ellerimden başlıyorum kendi sorguma,
seni düşünüyorum
yenik zamanların yorgunluğuna dokunur gibi
ve bir eksik ve bir riyakar anmanın tanığıyım şimdi
ellerim titriyor sen dokunuyorsun o an
avuçlarıma bıraktığın yüreğinle soluyorum yeni bir zamanı
bir gül kokusu dokunuyor bedenime
seni yaşıyorum bin yıldız zamanına dokunur gibi,
yüreğime hoşgeldin umudumun rüzgarı…

K.Murat ÇEVİK
10 Kasım 2011, Ankara


Aug 12 2011

Güneşini Yitiren Ülke, 7

Artık sunulmuş zamanlar yok,
sabahlar umudu yarım kalmış ufuklardan korkarken
ve sevda yüklü soluklar dalgasız bir deniz vaktindeyken
ve ayın şavkı yakamozlara dönüşememişken,
ellerimden koparılmış tüm zamanlar
öfkesini terkisine atmış bulutlara dokunurken,
ben güneşini yitirmenin utancına yenildim…

Artık öfkesiz olmayacak sabahlar,
tarihi utancın mürekkebine terkederken
korkularımızın yazıldığı sayfalarda yaşamaya mahkum bırakıldığımız anlar dikilecek karşımıza
bir güneş daha yitireceğiz
sular çekilecek akşamlarında dalgasızlığın,
rüzgarlardan öfkemizi alamadan
avuçlarımıza sıkışmış tüm korku zamanları
güneşini yitiren ülkeme saklanacak;

belki de bir gün
Perulu köylüler gibi iki dağın arasına ağ gererek güneşi yakalamaya çalışacağız…

K.Murat ÇEVİK
12 Ağustos 2011, Bodrum


May 9 2011

Hainlik üzerine

İnsanın ülkesini satması hırsızlıktan öte bir şeydir. Hainliktir. Satan ile satın alan arasındaki bu uzlaşma cezasız kalmamalıdır. Hainin utanma duygusu yoktur. Adalet korkusu ve hiçbir şeye saygısı yoktur. Değerleri yoktur. Bu kuyuya çekebildiği kadar insan çekerek tek korkusu olabilecek yalnızlığına ortak arayışındadır. Yazık ki bizler gördüklerimizi haykıracak cesaretimize yabancılaşmışız. Hainlerin çizdiği sınırlarda yaşamaya razı, utanç toplumunun bireyleri olmuşuz. Yazık ki kaybettiğimiz özgürlüklerimizin ardından bakarken, birbirimizden alacağımız enerjiye olan inancımızı tüketmişiz. Yaşama ne verdiğimizi ve neler verebileceğimizi düşünüp haykırmanın zamanı gelmedi mi dostlar?

K.Murat Çevik
9 Mayıs 2011


Dec 31 2010

2010 Yılı Bedelleri

2010 yılı,
Hoşçakalamadığım ayrılıkların yılı,
zamansız terkedişlerin yaraladığı yorgun yüreğimden, süzüldü acılar
önce sessizce ve dostça son sözlerini paylaştığım IŞIK terk etti yerini,
ardından üç can birden depreme döndürdü günlerimi, gecelerimi
BAHADIR, VOLKAN ve ALİ henüz 37 yaşlarındayken
korkunç bir kazada gözyaşlarımın seline tutunarak uçtular ellerimden,
ve ONUR YASER, 27 yaşında zeki, aydınlık yüzlü, yiğit bakışlı bir adam,
çocukluğunu ellerimde tuttuğum,
bir gece,
önceye ve hastalıklı topluma hesap sorma zamanında
ona onursuzluğu tattırmak isteyenlere inat,
onurlu olmayı seçti;
ve son olarak MUSTAFA
meydan okumayı seçti tıp bilimine;
vedalaşamadığım, hoşçakalamadığım bu ayrılıkların yorgunu ve çaresizi oldum.
Uğurlar olsun, aydınlıklar içinde uyuyun..

K.Murat ÇEVİK
31 Aralık 2010


Jul 15 2010

Bir rüzgar ararım

Bir rüzgar ararım,
tutunacak bir dal,
yarım kalmış solukların saklanacağı bir ufuk ya da
yüreğim öfkesine hakim değil
yüreğim suskun bir yumruk olmuş
utancını taşıyamayan
yoksun yarınlara kalamayan,

bir rüzgar ararım
dağların güneşe eğildiği bir anda
boynum bükülür,
dokunamam sen bakan yıldızlara
gözgöze gelemem
ve yenilirim dokunuşlarını bıraktığın önceye…

K.Murat ÇEVİK
15.07.2010, Bodrum